Köşe Yazıları / M. SAİD ARVAS


Her şey önceden hazırlanmış!..

Dünyamızın, Güneş'ten kopmuş bir parça olduğu bilinir. Güneşteki hararet, içinde hiçbir canlının yaşayabilmesine imkân vermemektedir. Dünya güneşten koptuğu zamanki halini korusaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bulunamazdı. Fakat Yüce Rabbimiz bizi ve diğer canlıları yaratıp yaşatmayı dilediği için Dünyamızı yaşanabilir bir şekle soktu.

Güneş'le, Ay'la aramızdaki mesafe, en mükemmel tarzda ayarlandı. Dünyanın ısısı azaltıldı, dağlar, taşlar, ırmaklar, nehirler, toprak ve bitkiler yaratıldı. Bunlar kafi gelmeyeceği bilindiği için hayvanlar yaratıldı. Etlerinden, sütlerinden, derilerinden nasıl faydalanabileceğimizi öğrendik. Sofra kurulduktan sonra dünyaya davet edildik.

Rabbimizin bize ihsanı...
Annemizin rahminde, bize el, ayak takıldı. Ceninin aklı olsaydı bunları istemeyecekti, çünkü orada bunlar hiçbir işe yaramazlardı, hatta rahat hareket etmesine engel bile olurlardı. Fakat biz orada kalmayacaktık, dünyaya gönderilecektik, dünya hayatında da bunlarsız yapamazdık. Daha dünyaya gelmeden, dünya hayatında rahat ve huzur içinde hayat sürebilmemiz için ne lazımsa hepsini Rabbimiz yarattı ve bize ihsan eyledi. Bunların hiçbirini biz talep etmedik, böyle bir şeyi düşünmedik, düşünebilseydik bile yapmaya gücümüz yetmezdi. Tamamı bizi yaratan Rabbimizin lütfu ve ihsanıdır.

Bunun için ne kadar hamd etsek yine de azdır...
Rızkımızı daha biz dünyaya gelmeden önce annemizin göğsünde hazırlamıştır.
Sadi-i Şirazi rahmetullah-ı aleyh buyuruyor ki: "İnsanlar, rızıklarından niçin endişe ederler o dünyaya gelir gelmez rızkını hazır bulur."
Yemeden, içmeden yaşamak mümkün olmaz. Havamızı, suyumuzu, gıdamızı akıl ve hayal edemeyeceğimiz kadar güzellikte kim yaratıyor ve bizlere ihsan ediyor!..

Güneş elmaya da, bibere de aynen yansıyor, ikisi de kırmızıdır. Birisini tatlandırıyor, diğerini acılaştırıyor, ikisine de ihtiyacımız vardır. Bu nefis gıdaları bulamasaydık açlıktan ölmemek için elimize ne geçerse yemek zorunda kalacaktık...

Su içmeden yaşamak mümkün değildir. Su içerken önce bu güzel nimeti bize ihsan buyuran Rabbimizin izniyle yani besmele çekerek içmeye başlamalıyız, üçte birini içtikten sonra Elhamdulillah diyerek ara vermeli, gene besmele ile ikinci kısmına başlamalı üçte ikisini içtikten sonra hamd ederek ara vermeli, üçüncü bölümü de böylece bitirmeliyiz... Böyle su içersek sünnet-i seniyyeye uymuş oluruz. Peygamberimiz aleyhisselam suyu böyle içerlerdi, bitince de; suyu bu kadar tatlı ve güzel yarattığı, acı ve tuzlu yaratmadığı için Rabbime hamd ederim diye dua buyururdu.

Bize düşen de aynısını yapmaktır...
Huzur içinde yaşayabilmemiz için yerde ve gökte bulunan bütün varlıklar bize hizmet ediyor, ücret de talep etmiyorlar, grev yaptıkları da yoktur! Mesela Güneş diyebilir ki: "Ben insanlara binlerce yıl ışık ve hayat verdim, bana bir teşekkür bile etmediler, ben de artık onlara olan bu iyiliğimi yapmayacağım, ne halleri varsa görsünler!.." O zaman, bizim de Dünyamızın da işi biterdi...
Bu kadar mükemmel ve kusursuz bir şekilde yaratılan ve bize hizmet eden tabiatı gördükçe, düşündükçe; Rabbimizin kudretini, nelere kadir olduğunu ve bizi ne kadar çok sevdiğini gözlerimizle görüyor ve hayranlıkla seyrediyoruz. Böyle tefekkür bizlere Rabbimizi daha güzel tanıtıyor ve sevdiriyor...

Rahatlık ve huzur için...
Dünyaya gelmiş ve gelecek bütün insanların nazlı bir misafir gibi karşılandığına şahit oluyoruz. Bunu düşünen, bu şuurla yaşayan insan çok kıymetlidir. Henüz dünya hayatında iken cennet hayatını yaşamaya başlar. Cenneti göğsünde olur, nereye giderse onu da beraberinde götürür...

Ellerimiz ve ayaklarımız olmadan dünyada rahat edemeyeceğimiz bilindiği için annemizin rahminde bize ihsan edildi. Ahirette de ebedi saadete kavuşabilmemiz için bize bazı emirler, bazı yasaklar bildirildi. Verilen emirleri yapar, haramlardan sakınırsak; dünyada rahat bir ömür geçirdiğimiz gibi ahirette de huzur içinde oluruz.

İbadetlerimizi ihlasla yaparsak; az da olsa kıymetlidir. Başkaları beğensin, takdir etsin diye yapılırsa çok olsa da hiçbir işe yaramaz.

Riya ile yapılan ibadetler, sahte paraya benzer, onunla hiçbir şey alınmaz, çok fazla olmasının bir kıymeti olmaz...