Köşe Yazıları / OSMAN SÖYLER


Ucuz ama nereye kadar?...

Dönerci Dergisi’ni yayına başlayalı 14 sene oldu. Başladığımızda döner üretimi yapan firmaların büyüdüğünü, ciddi yatırımlar yaptıklarını ve kurumsallaştıklarını gördük ve görüyoruz. Ürününe, kalitesine ve pazarına değer verenler yatırım yaparak kendilerini geliştiriyor ve marka haline geliyorlar. Böyle kurumsallaşmış firmalarımızın sayısını arttığını görmek bizleri de mutlu etmektedir.
Bir de fiyat odaklı, devamlı en ucuza vereceğini ifade eden, bir başkasını batıracağını söyleyenler var ki, bunların; durumları içler acısı. Yılların emekleri ve yatırımları heba olmakta ve sık sık iflaslar yaşamaktalar. Ucuz verilecek ne mal ne de piyasa var ama insanlar kendilerini aşamadıkları için devamlı aynı kısır döngü içerisinde devam etmektedirler. Sektörde ciddi rekabet ortamı var ama bu fiyatla değil, hizmet ve kalite standardının oturtulmasıyla yarışta mesafe almak mümkün olabilecektir. 

Sistem genelde şu şekilde işlemektedir. Yeni müşteri fiyat istemekte, biraz da kredi ama bunların sonu gelmiyor. Başlangıçta 3-5 binlerle başlayan bu macera bir bakıyorsunuz 50-100 binlere yükselmiş, artık çevrilemez hale gelmiştir. Bu kadar borçlanan da zaten bunu ödemek istememekte, iş ticaretten çıkıp, başka mecralara gitmektedir. İtalya, İspanya, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde yüzlerce, binlerce benzer hikâyeler dinlemekteyiz.

Son yıllarda üreticilerin ciddi bir kısmı Polonya’da döner üretmektedirler. Burada kalite standardını oturtan başarılı firmalarımız mevcut. Ama bunların dışında fiyat merkezli rekabet edenlerin sayısı da hiç az değil. Toptan döner sattıkları ülkelerdeki üreticileri ve Almanya’dan döner alanları oldukça zorlamaktadırlar. Bu tür anlayışla hareket edenlerin öncelikle zararları kendilerine olmaktadır. Üretici, toptancı zinciri ciddi bedeller olmaktadır. Pakistan ve diğer ülkelerin elinde olan perakende zincirini işletenler bunlardan kârlı çıkmaktadır. Bu gidiş gittikçe kendini batırmakla kalmıyor, aynı zamanda döner sektörüne de ciddi darbeler indiriyor.
İlk defa dönerle tanışan bir Avrupalı, eğer kalitesi bozuk, sunumu berbat bir döner yemişse bir daha döner ismini dahi duymak istememekte, sektör adına çok büyük kayıplar yaşanmaktadır. Hâlbuki Avrupa’daki dönerin daha alacağı çok büyük mesafeler mevcut. Herkes üzerine düşeni yapmalı ve sektörü daha ileriye nasıl taşıyabiliriz sualini sorarak buna cevap vermelidir.
Ucuz vererek, hem kendine hem de sektöre bedel ödetmenin kimseye faydası dokunmamaktadır.