Köşe Yazıları / M. SAİD ARVAS


Nimetlerin kıymetini anlayabilmek...

Nimet elden gidince kıymeti bilinirmiş. Havanın ne kadar büyük nimet olduğunu, boğazımız sıkılınca veya uzun süre havasız bir yerde kalınca anlarız.

Yapılan bir iyiliğe, küçük bir yardıma hemen teşekkür ederiz. Bu insanlık gereğidir... İnsanlardan gelen küçük iyilikleri bile karşılıksız bırakmadığımız, en azından teşekkür ettiğimiz hâlde, bizleri yoktan var eden, yaşatan Rabbimizin, sayılamayacak kadar çok olan nimetlerine her nedense çok az şükrediyoruz veya hiç etmiyoruz.

Evet, önce biz yoktuk, yaratmasaydı, hiç kimse niçin yaratmadığının hesabını soramazdı. Yoktuk, bizi o yarattı, kördük, bize görme nimetini o verdi. Sağırdık, duyma kabiliyeti de ondan. Dilsizdik, konuşamıyorduk onun ihsanı ile konuşabiliyoruz.

Çıplaktık, bizi o giydirdi. Aç idik, bizi o doyurdu.
Güçsüzdük, bize güç ve kuvveti o verdi...
Dalâlette idik, bizlere Peygamberleri aracılığı ile doğru yolu o gösterdi ve bizi hidayete erdirdi...
Dünyada bizi, “nazlı bir misafir” gibi besleyen, hayal bile edemeyeceğimiz güzellikte nimetler ihsan buyuran Yüce Rabbimiz, ahirette de ebedi saadete kavuşmamızı istemektedir.

Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini saymaya kalksak bile sayamayacağımız kadar fazla olmasına rağmen şükrümüz çok azdır. Kur’an-ı kerimde de öyle buyuruluyor meâlen: “Şükreden kullarım azdır.” Her dakika, havayı teneffüs etmekle hayatımızı kurtaran Rabbimize ne kadar şükretsek yine de azdır.

Biz niçin az şükrediyoruz?..

Başlıca sebebi; çok olduğu için, kolayca elde edebildiğimiz için, alıştığımız içindir.
Nimet elden gidince kıymeti bilinirmiş. Havanın ne kadar büyük nimet olduğunu, boğazımız sıkılınca veya uzun süre havasız bir yerde kalınca anlarız. Su nimetinin değerini, onu istediği zaman bulabilen ve içebilen değil, susuz sahrada suyu bulamayan veya boğazı kanser hastalığı ile tıkanan, bir damla suyu dahi içemeyenler çok daha iyi bilirler...
İçinde bulunduğumuz nimetlerin kıymetini anlayabilmek için, kabirleri, hapishaneleri ve hastaneleri ziyaret etmeliyiz!..

Kabristana girince; hâlâ hayatta olduğumuz, yaşayabildiğimiz için şükretmeliyiz. Biz de onlar gibi toprağın altında olabilirdik. Onların hâlinden ibret almalıyız...

Hapishaneleri ziyaret edersek, hürriyetin kıymetini daha iyi anlarız, Rabbimize şükrederiz... Hastaneleri ziyaret ettiğimizde de, sağlığımızın kıymetini biliriz. Hastaların ne büyük acı çektiklerini, sancılar içinde kıvrandıklarını, gözlerine uyku girmediğini görürüz. Ancak o zaman akşam yastığa başımızı koyup sabaha kadar deliksiz uyku uyumanın ne kadar güzel olduğunu anlar ve bu nimeti bizlere ihsan eden Yüce Rabbimize hamd ve şükrederiz.

Allahü teala cümlemizi, hakkıyla şükredenlerden eylesin...