Köşe Yazıları / MUSTAFA KOÇ


Bilmiyoruz

Bu sıralar sürekli yollardayız. İş adamlarımızla konuşuyoruz, görüşüyoruz.

Anlatıyorlar.

İşçi idim. Artık kendi işimi kurdum. Şunları şunları yaptım. Şu kadar adam çalıştırıyorum. Şu kadar ciro yapıyorum. Sıkıntılarımız şunlar. Şunları şunları yapacağım.

Dinliyoruz.

Sohbet koyulaşıyor. Falanca Ahmet Bey'i tanıyor musun diye soruyoruz.

Anlatıyorlar.

O mu? Sahtekarın teki. Sözünde durmaz. Borcunu ödemez. Bir de şunları şunları yapacakmış. Falanca işten işi götürmüş. Aile yaşantısı da bir acayip.

İnliyoruz.

Bakıyorsunuz. İkisi de aynı yollardan geçmiş, aynı işten ekmek yemiş. Allah yürü ya kulum demiş. Yürümüşler. Az gitmişler uz gitmişler, sıkıntılar çekmişler, hasbelkader bir yerlere gelmişler.

O onu beğenmiyor, o onu.

Düşünseler bir enikonu.

Yaptıkları dedikodu.

Tuttukları iş aynı.

Sattıkları ürün aynı.

Paylaştıkları piyasa aynı.

Yaşadıkları coğrafya aynı.

Görmüyoruz.

Şairin dediği gibi, renklerine baksalar kandan ve çamurdanlar. Buna rağmen birbirlerine çamur atmakla meşguller. Allah'tan ki kan akıtmıyorlar.

Millet bunların sattıkları etleri, dönerleri yiyor, bunlar döndürüp döndürüp birbirlerinin etini.

Buna derler gıybet.

Yapan insan olur illet.

Gıybet kanser gibidir.

İnanın.

Bilmiyoruz.