Köşe Yazıları / M. SAİD ARVAS


Dünya hayatı bir rüya gibidir

Yeni bir senenin farkı sadece rakamların değişimi olmamalıdır. Geçirdiğimiz ve bir daha ele geçiremeyeceğimiz altın değerindeki koca bir senemizin muhasebesini yapmalıyız.

Hicri takvim olarak 1439 yılına girmiş bulunuyoruz...
Ömrümüzün bir senesi daha gitti. Kabir hayatına biraz daha yaklaştık. Ömür takvimimizden bir yaprak daha düştü... Seneler gün gibi geçiyor, nefeslerimiz sayılı, her nefes alışverişimizde bir sayı azalıyor... Dünya hayatı bir hayal gibidir, rüya gibidir. İnsan rüya gördüğü zaman onu gerçek zanneder, güzel rüyada tebessüm eder, sıkıntılı olanda ise terler, rengi değişir. Ama, bunların hepsi uyanınca biter. Gerçek zannettiği sevindiği, üzüldüğü şeyler meğer bir rüya imiş...

Meşhur bir söz vardır:
„İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar...“ İnsanoğlu da ölünce yaşadıkları, gördükleri, yaptıkları ona rüya gibi gelecektir. O zaman dünya hayatının ne mal olduğunu anlar fakat iş işten geçmiştir artık. Yeni bir senenin farkı sadece rakamların değişimi olmamalıdır. Geçirdiğimiz ve bir daha ele geçiremeyeceğimiz altın değerindeki koca bir senemizin muhasebesini yapmalıyız.

Maddi ve manevi yönden geçirdiğimiz yılda ne kazandık, ne kaybettik. Kârda mıyız, zararda mı?
Kârda isek bunu yeni yılda arttırmaya çalışmalıyız.
Zararda isek sebeplerini araştırmalı ve bir daha zararlı çıkmamak için kendimizi hazırlamalıyız.
Kıyamet günü insanlar tekrar dünyaya gelebilmek için çok yalvaracaklar, bir fırsat daha tanınırsa bu defa çok iyi olacaklarını, her şeyi gördüklerini söyleyecekler; fakat bu istekleri yerine getirilmez.

Onlara şöyle cevap verilir:
„Ahmak adam sen dünyadan gelmiyor musun? Sana her şey apaçık anlatılmadı mı?..“ Tekrar dönme imkânı olmayacak şu dünyadan güzel bir hayat yaşayarak ayrılmaya gayret etmeliyiz.
İdrâki ile şereflendiğimiz Muharrem ayı Hicri senenin ilk ayıdır. İslâmın güneşi Mekke-i Mükerremede doğdu fakat Hicretten sonra Medine-i Münevvereden bütün kâinatı aydınlattı.
Daha önceden korkmadan namaz dahi kılamayan müminler, huzur içinde bütün ibadetlerini yapar hâle gelmişlerdi.
Devlet reislerine mektuplar gönderiliyor, imana davet olunuyorlardı. Hidayete lâyık olanlar imanla şerefleniyor, ebedi sâadete kavuşuyorlardı.
Sene-i devriyesini idrâk ettiğimiz Hicret o kadar büyük nimetlere vesile oldu ki, tarif edilemez. Boğulmak üzere bulunan beşeriyete can simidi gibi oldu, ona tutunan kurtuldu.

Muharrem ayı çok mübarek bir aydır. „Şehrullah“ (Allah‘ın ayı) diye tarif olunmuştur. Bu ayın onuncu günü Aşure günüdür. Aşure gününde birçok önemli hadiseler meydana gelmiştir.
İnşaallahü teâlâ haftaya yazacağımız yazıda Aşure gününün faziletinden bahsedeceğiz.

Rabbimiz bu yeni yılı hepimize ve bütün İslâm âlemine hayırlara vesile kılsın, âmin...